USTMENU
  MOR GABRİEL MANASTIRI DAVASI - 23.2.2009

 

Aslında hikâye son derece bildik bir tema üzerinden yola çıkartılmış.

Türkiye’deki azınlıkların varlığını “tehdit” olarak algılan bir takım etkili ve yetkililerin, “düşük zekâlı” bir operasyonu icra ediliyor.

Azınlıkların toplumsal yapımızın bir rengi olduğuna inanmayanların bile ikna edilmesi güç bir olasılıktır bu tehdit tezleri…

Çünkü o kadar az sayıda bırakıldılar ki…

Eğer bu hışımla devam edilirse fazla uzak olmayan bir gelecekte Türkiye’de ne Süryaniler kalacak ne Rumlar, ne Ermeniler, ne Yahudiler, ne de başka bir etnik azınlık…

Süryanilerin sayıları 3000’lerin altına indi.

•••

Gelelim Mor Gabriel Manastırı Davası’na…

Manastır çevresindeki köylerin muhtarları, Süryanilerin topraklarında hak iddiası ile açtıkları davanın başvuru dilekçesinde diyorlar ki:

“Deyrulumur (Mor Gabriel) Manastırı’nı işgal eden papaz ve rahipler ormanı da işgal ve talan etmektedirler.”

Dilekçe bölgedeki yetkilileri göreve çağıran, ajitasyon dozu uçuk düzeye tırmanmış dilekçe şöyle devam ediyor:

“Sizler ormanlardan bir dal kesinin kafasını keserim diyen Fatih Sultan Mehmet’in torunlarısınız…”

Şimdi geliyoruz dilekçe sahibinin isteğine…

“Bu piskoposun kafasını kesmek değil de, işgal ve talana engel olmalısınız!”

Bu satırları, çobanlık yapan Mahmut Düz isimli bir delikanlının yazdığına inanabilir misiniz?

Çobandaki “tarihi derinliğe” bakın siz!

Fatih’ten giriyor, kafa kesmekten çıkıyor.

Her şey gayet açık… Midyat’taki işgüzar ve cahil istihbaratçılar belli yerlerden işaret de alarak yazdıkları metinleri garip çobanlara imzalatıp, savcılığın önüne koymuşlar.

Bölgede daha önce Süryaniler ile Müslüman köylüler arasında sorunlar olmuyor muydu?

Elbette böyle şeyler yaşanıyordu.

2004 yılında Almanya’da yaşayan Süryaniler Gavro Aslan, Melki Dere, İbrahim Diri ve kızı Maria ile birlikte 1980’den sonra terk ettikleri Arpo köyüne gitmiştim. Köyde 1700 yıllık Mor Dimet Kilisesi vardı. Bu dini mabette Süryanilerin büyük din adamlarının da mezarları yer alıyordu.

Büyük yapı bu bölgeyi kışlak olarak kullanan göçerler tarafından ahır haline getirilmişti. İçerdeki hayvan dışkılarını yaz aylarında buraya gelen Süryaniler çevreden köylerden işçiler tutarak birlikte temizliyorlardı.

Gavro Aslan, “bugüne kadar” diyordu:

-Tam 80 bin avro işçilik ve gözcülük ücreti verdik. Ama yine de tam olarak koruyamıyoruz, kiliselerimizi… Tabii köy boş kalınca bunlar oluyor, inşallah yakında kesin dönüş yapıp eski evlerimize yerleşince bu sorunlar da bitecek!

•••

Görüldüğü gibi bölgedeki farklı dinlere mensup insanlar, insanca sorunlar yaşıyorlar ve bunlara insani çözümler buluyorlardı.

Birdenbire çıkan bu “arazi davaları” asla kendiliğinden olamaz.

Mutlaka birileri (!) bir şeyleri ısıtıyor.

Milattan Sonra 397 yılında temelleri atılan Deyrulumur (Rahiplerin Barınağı) Manastırı 7. Yüzyıldan sonra “Aziz Mor Gabriel” adıyla ünleniyor.

O yıllardan 2008’e kadar arazi sorunu yaşanmayan bölgede bugün çobanlar Fatihli, kafa kesmeli dilekçeler veriyorlarsa, bunda Süryanileri ve köylüleri karşı karşıya getirmek isteyenlerin parmak izlerini aramak gerekiyor.

Mor Gabriel Manastırı davası Türkiye’nin, yüzünü kızartacak ya da ağartacak bir ölçü olacaktır!


NAZIM ALPMAN


Kaynak: www.birgun.net

   

MANASTIR

 
VAKIF

MANASTIR

 

METROPOLİTLİK

PATRİK

GÜNCEL-MALİ B.

 

İLETİŞİM
Deyrulzafaran Manastırı -
Mardin / Türkiye
Tel: +90 482 208 10 61- 62
Faks: +90 482 208 10 63
E-Mail:
info@deyrulzafaran.org
Tasarım : Faruk Güneş
Bu site ; Mardin Süryani Kadim Deyrulzafaran Manastırı ve Kiliseleri Vakfı Resmi Tanıtım Sitesidir. Başka kurum ve kuruluşların görüş ve fikirlerini yansıtmaz.